NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF’İN DEVAMI NİTELİĞİNDEKİ RİVAYETLERI:
11- (1392) حدثنا
عبدالله بن
مسلمة بن
قعنب. حدثنا
سليمان بن
بلال عن عمرو
بن يحيى، عن
عباس بن سهل
بن سعد
الساعدي، عن
أبي حميد. قال:
خرجنا
مع رسول الله
صلى الله عليه
وسلم غزوة تبوك.
فأتينا وادي
القرى على
حديقة لامرأة.
فقال رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
"اخرصوها" فخرصناها.
وخرصها رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عشرة
أوسق. وقال
"أحصيها حتى
نرجع إليك، إن
شاء الله"
وانطلقنا. حتى
قدمنا تبوك. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "ستهب
عليكم الليلة
ريح شديدة.
فلا يقيم فيها
أحد منكم.فمن
كان له بعير
فليشد عقاله"
فهبت ريح
شديدة. فقام
رجل فحملته
الريح حتى
ألقته بجبلي
طئ. وجاء رسول
ابن العلماء،
صاحب أيلة،
إلى رسول الله
صلى الله عليه
وسلم بكتاب.
وأهدى له بغلة
بيضاء. فكتب
إليه رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
وأهدى له
بردا. ثم
أقبلنا حتى
قدمنا وادي
القرى. فسأل
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم المرأة
عن حديقتها
"كم بلغ
ثمرها؟ "
فقالت: عشرة
أوسق. فقال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "إني
مسرع فمن شاء
منكم فليسرع
معي. ومن شاء
فليمكث"
فخرجنا حتى
أشرفنا على
المدينة. فقال
"هذه طابة.
وهذا أحد. وهو
جبل يحبنا ونحبه"
ثم قال "إن خير
دور الأنصار
دار بني النجار.
ثم دار بني
عبدالأشهل. ثم
دار بني
عبدالحارث بن
الخزرج. ثم
دار بني
ساعدة. وفي كل
دور الأنصار
خير" فلحقنا
سعد بن عبادة.
فقال أبو
أسيد: ألم تر
أن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم خير دور
الأنصار.
فجعلنا آخرا.
فأدرك سعد رسول
الله صلى الله
عليه وسلم.
فقال يا رسول
الله! خيرت
دور الأنصار
فجعلتنا آخرا.
فقال "أوليس
بحسبكم أن
تكونوا من
الخيار".
[ش
(اخرصوها) هو
بضم الراء
وكسرها،
والضم أشهر.
أي احزروا
الحديقة. كم
يجيء من
ثمرها. (أوسق)
هو جمع وسق.
قال في
النهاية:
الوسق. ستون
صاعا، وهو
ثلاثمائة
وعشرون رطلا
عند أهل
الحجاز وأربعمائة
عند أهل
العراق.
(بجبلي طئ) هما
مشهوران. يقال
لأحدهما لجأ.
والآخر سلمى.
وطئ على وزن
سيد، هو أبو
قبيلة من
اليمن. قال
صاحب التحرير:
وطئ يهمز ولا
يهمز. لغتان. (خير
دور الأنصار
دار بني
النجار) قال
القاضي: المراد
أهل الدور.
والمراد
القبائل.
وإنما فضل بني
النجار
لسبقهم في
الإسلام
وآثارهم الجميلة
في الدين. (ثم
دار بني
عبدالحارث بن الخزرج)
هكذا هو في
النسخ: بني
عبدالحارث. وكذا
نقله القاضي.
قال: وهو خطأ
من الرواة
وصوابه بني
الحارث. بحذف
لفظة عبد.
{11}
Abdullah b. Mesleme b.
Ka'neb rivayet etti. (Dediki): Bize Süleyman b. Bilâl, Amr b. Yahya'dan, o da
Abbâs b. Sehl b. Sa'd Es-Sâidî'den, o da Ebû Humeyd'den naklen rivayet etti.
Şöyle demiş :
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'le birlikte Tebük gazasına çıktık. Ve Vâdi'l-Kura'da bir
kadının bahçesine geldik. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bu bahçeyi tahmin
edin!» buyurdu. Biz de onu tahmin ettik. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) onu on vesk olarak tahmin etti. Ve (kadına) :
«inşaallah biz sana
donünceye kadar bunu belle!» dedi. Ve yürüdük Nihayet Tebûk'e geldik.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bu akşam sizin
üzerinize şiddetli bir rüzgâr esecek. O rüzgârda sizden kimse ayağa kalkmasın.
Kimin devesi varsa ipini sağlam bağlasın!» buyurdu. Arkacığından şiddetli bir
rüzgâr esti. Derken bir adam ayağa kalktı ve rüzgâr onu götürerek Tayyî'
dağlarına attı. Eyle hükümdarı îbnü'I-Almâ'ın elçisi Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'e bir mektup getirdi. Ona bir de beyaz katır hediye etti.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dahî kendisine cevap yazdı ve bir
elbise hediye etti. Sonra yola revan olduk, nihayet Vadi'l-Kura'ya geldik.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kadına bahçesini sordu ;
«Bahçenin mahsulü kaç
vesk'e baliğ oldu?» dedi. Kadın :
— On vesk'e! cevâbını verdi. Bunun üzerine
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'.
«Ben acele ediyorum.
Sîzden kim dilerse benimle beraber acele gelsin. İsteyen kalsın!» buyurdu. Biz
de yola çıktık. Medine'ye yaklaştığımızda:
«İşte Tâbe! Ve işte
Uhud! O bizi seven bir dağdır. Biz de onu severiz,» buyurdu. Sonra ilâve etti:
«Şüphesiz Ensar hanelerinin
en hayırlısı Benî Neccar hûnesidir. Sonra Benî Abdil-Eşhel hanesi, sonra Benî
Abdil-Haris b. Hazrec hanesi, sonra Bemî Sâide hânesidir. Ensâr'ın her
hanesinde hay;r vardır.» Az sonra Sa'd b. Ubade'ye yetiştik. Ebû Üseyd (ona):
Görmedin mi Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ensâr hanelerinin
hayırlılarını söyledi de bizi en sona bıraktı, dedi. Bunun üzerine Sa'd
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e yetişerek :
— Yâ Resûlallah! Ensar hanelerinin
hayırlılarını söylemiş; bizi en sona bırakmışsın! dedi. o da :
«Size hayalılardan
olmanız yetişmiyor mu?» buyurdu.
12- (1392) حدثناه أبو بكر
بن أبي شيبة.
حدثنا عفان. ح
وحدثنا إسحاق
بن إبراهيم.
أخبرنا
المغيرة بن
سلمة
المخزومي.
قالا: حدثنا
وهيب. حدثنا
عمرو بن يحيى،
بهذا
الإسناد، إلى
قوله "وفي كل
دور الأنصار
خير" ولم يذكر
ما بعده من قصة
سعد بن عبادة.
وزاد في حديث
وهيب: فكتب له
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم ببحرهم.
ولم يذكر في
حديث وهيب:
فكتب إليه
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم.
[ش (ببحرهم) أي
ببلدهم.
والبحار
القرى.]
{12}
Bize bu hadîsi Ebû Bekr
b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dediki): Bize Affan rivayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim de
rivayet etti, (Dediki): Bize Muğîre b. Selemete'l-Mahzumî haber verdi.
Her iki râvi demişler
ki: Bize Vüheyb rivayet etti. (Dediki): Bize Amr b. Yahya bu isnadla:
«Ensar hanelerinin her
birinde hayır vardır.» cümlesine kadar rivayet etti. Ondan sonraki Sa'd b.
Ubâde kıssasını anmadı. Vüheyb'in hadîsinde: «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) de ona memleketinin idaresini verdiğini yazdı.» ifâdesini ziyâde etmiştir.
Vüheyb'in hadîsinde «Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'de ona yazdı.»
cümlesini anmamıştır.
İzah:
Bu rivayetlerden Ebû
Humeyd hadîsini Buhâri «Kitabu'z-Zekât», «Kitâbu'l-Hacc» ve
«Kitabu'l-Meğâzî»'de; Ebû Dâvud «Haraç» bahsinde rivayet ettikleri gibi, Ebû
Useyd hadîsini Buhârî, Tirmizî ve Nesâî «Menâkıb» bahsinde muhtelif râvüerden
tabrîc etmişlerdir.
Ulemânın beyânına göre
Ümmü Mâlik'in tulumu sıkmasıyle yağ bereketinin gitmesi ve ondan sonraki
rivayette adamın arpayı ölçmesiyle zahirenin bitmesinin hikmeti bu fiillerin
tevekkül ve teslime aykırı olmalarıdır. Yâni Allah'ın rızkına tevekkül
ettikleri müddetçe rızık devam etmiş, kendi güç ve kuvvetlerine güvenerek işi
ele almaya ve Allah'ın hükmündeki esrarı anlamaya kalkışınca bu nimetlerin ellerinden
alınmalarıyla cezalandırılmışlardır.
Vesk : Altmış sa'
demektir. Bu miktar tahminen onbeş teneke eder. Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) o zâta yarım vesk arpa verdiğine göre bugünkü hesapla aşağı yukarı yedi
teneke arpa vermiş demektir. İşte günlerce kendisinin, ailesinin ve
misafirlerinin yemekle bitiremedikleri zahire budur. Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bu zâta arpayı ölçmemiş olsa bitmeyip onları beslemekte devam
edeceğini bildirmiştir.
(1 sa' = ortalama 3,4
kg = 4 litre dir)
Görülüyor ki: Gerek
Ümmü Mâlik'in yağında gerekse bu zatın arpasmda Resulullah (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) açık birer mucize göstermiştir. Bundan sonraki rivayetlerde dahî
mucizeler görmekteyiz. Tebuk'un ayakkabı
bağı kadar ince akan kaynağının şarıl şarıl akan bir dereye inkılâb etmesi;
hattâ kimse yerinden kalkmasın diye tenbihde bulunduğu halde bir adam rüzgâr
anında ayağa kalktığı için kendisine bir cezâ olmak üzere rüzgâr tarafından
Tayyî dağlarına atılması, kadının bahçesinden on vesk (takriben yüz elli
teneke) meyve çıkacağını tahmin buyurması ve neticede bahçeden o kadar meyve
toplanması birer mucizedir.
Tebük ; Medîne 'ye on
dört konak mesafede Medine ile Şam arasında bir şehirdir. Dimeşk ile aralarında
on bir konak mesafe olduğu söylenir. Tebük gazası Resûl-i Ekrem (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in iştirak ettiği son gazadır. Sıcağın çok şiddetli olduğu ve
meyvelerin kemâle erdiği bir zamana tesadüf etmiş, fakat bu gazada çarpışma
olmamıştır.
Vadi'I-Kura: Hicaz'ın
Şam tarafına düşen eski bir şehirdir. 'Eyle de Mısır'la Mekke arasında bir
sahil şehridir. Buranın hükümdarı Yuhanna b. Ru'be Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'e bir mektup ve hediye olarak bir de beyaz katır göndermiştir. Bu
hayvanın ismi Düldül 'dür. Hadîsin zahirine bakılırsa Düldül bu gazada hediye
edilmiştir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ondan başka bir katırı
bulunduğu da rivayet olunmamıştır. Şu halde burada zahiren bir tearuz göze
çarpmaktadır. Şöyle ki; Tebük gazası hicretin dokuzuncu senesinde olmuştur.
Halbuki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Haneyn gazasına bu hayvanın üzerinde
çıkmıştır. Vak'a sahîh hadîslerle rivayet edilmiş ve şöhret bulmuştur. Huneyn
gazası hicretin sekizinci yılında Mekke 'nin fethinden sonra olmuştur.
Kaadî îyâd bu çelişkiyi
gidermek için şunu söylemiştir: «O halde hayvanın hediye edilmesi Tebük
gazasından önceye hamledilir. Zaten hediye meselesi elçinin gelmesi üzerine
(vav) ile atfedilmiştir. Bu edat tertib iktiza etmez.»
Uhud dağının Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i sevmesi meselesi hac bahsinin sonunda 1393 no da geçmişti.
Ensar hanelerinden
murad kabilelerdir. Bunların içinden Benî Neccâr'in en faziletli olması İslâm'ı
ilk kabul edenler oldukları ve dinde güzel eserler bıraktıkları içindir.
Tayyi' dağları: Ece ve
Selma isminde iki dağdır. Bunlara Amâlika denilen kavmden bir erkekle kadının
ismi verildiği söylenir. Hadîsin bir rivayetinde rüzgâr iki adam sürüklemiştir.
Bunlar Benî Saide kabilesinden iki zât olup, biri haceti için gitmiş ve gittiği
yerde tıkanmış kalmış. Öteki devesini aramaya çıkmış. Onu da rüzgâr Tayyi
dağlarına atmış. Bu hâdise Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e haber verilince
:
«Ben size yanında arkadaşı
olmaksızın kimse dışarı çıkmasın demedim mi?» buyurmuş. Sonra gittiği yerde
tıkanıp kalan zat'a duâ etmiş, o hemen şifa bulmuş. Öteki Resulullah
(Sallalluhu Aleyhi ve Sellem)'e Tebük'den döndüğünde yetişmiş.